21 Ağustos 2017 Pazartesi

İLHAM ALALIM / Marilyn MONROE

Merhabalar. Birkaç ay önce yayınladığım ilk İlham Alalım yazımda sizlere ikonik yıldız Audrey Hepburn’den bahsetmiştim. Bugün ise haftaya en az Audrey kadar ikonik Marilyn Monroe ile başlayacağız. Tanımamak imkansız olsa da öncelikle her zamanki gibi biraz Marilyn Monroe’dan bahsedeyim.


Asıl adıyla Norma Jeane Mortenson, 1 Haziran 1926 Los Angeles/ California doğumlu. Babası kendisini henüz doğmadan önce terk eden Monroe, annesinin de yaşadığı ağır sinirsel krizlerden sonra kendisini yetimhanede bulmuş. Cinsel tacize varan birçok zorluk ve iğrençlikle mücadele etmek zorunda kalan Monroe, 16 yaşındayken bir daha yetimhaneye dönmemek umuduyla bir fabrika işçisi olan Jim Dougherty ile evlenmiş ve ancak evlilikleri sadece 4 sene sürmüş. Bir fabrika işçisiyken şans eseri fotoğrafları çekilen Monroe modelliğe ilk adımlarını bu sayede atmış. Sonrasında ünlü bir film yapımcısıyla tanışma fırsatı bulan Monroe kendisine “ünlü ve iyi bir aktris” olmak istiyorum demiş ve böylece ufak rollerle sektöre adım atmış. Bilenen yeni ismine de o gün karar verilmiş. Marilyn ismi yapımcının isteğiyken, Monroe aslında büyük annesinin ismiymiş. Her zaman çok çalışan ve kendisini dans, sanat, edebiyat gibi birçok alanda da geliştirmeye çalışan Monroe’ ya yapımcısı birçok yaşıtınla çalışıyorum ancak onlar eğlenirken sen çok fazla çalışıyorsun dediğinde “fırsat kapıma geldiğinde hazır olmak istiyorum” demiş ve fırsat geldiğinde o azmiyle çoktan hazırmış. Ancak izlediğim biyografik belgesellerine göre kendisi hiçbir zaman yeterince iyi olduğunu düşünmüyormuş. Herkesin oyunculuğuyla ilgili övgüler yağdırdığı dönemlerde bile o kendisini hep eksik görmüş ve bu sebeplerle de kısa ömrünü bunalımlarla geçirmiş. 


Kısa ömrüne 3 evlilik sığdıran Monroe’nun özellikle son iki evliliğinde eşlerinin kompleksleri yüzünden kendisini yeteneksiz, sadece güzel, zeki olmayan biri gibi görmesi sebepleriyle sorunlar yaşamış ve büyük aşkla evlendiği kişilerden, büyük öz güvensizlik ve bunalımlarla ayrılmış. Eşlerine baktığımızda dünyanın en güzel kadını olarak gösterilen Monroe’nun yanında niye komplekse girdiklerini anlamak hiçte zor değil. Ben Mariyln’i en çok Marlon Brando ile yakıştıranlardanım. Düşünsenize böyle muhteşem bir çift olsalardı acaba o intihar gerçekleşir miydi? Birçok insan ise Marilyn’in gerek psikolojik gerek fiziksel sonunu getirenin John Kennedy ile yaşadığı ilişkisi olduğunu düşünmekte. 5 Ağustos 1962 yılında evinde aşırı dozda uyku ilacıyla intihar ettiği söylenen Marilyn’in çoğu kaynak bir cinayete kurban gittiği düşüncesindeymiş.  Birçok günlüğü ve şahsi eşyası da yok edildiği için bu ihtimal günümüzde hala doğruluk payını sürdürmeye devam ediyor. Bulunan şahsi eşyalarına bakıldığında Marilyn’in ona atfedilen aptal sarışın imajının aksine ne kadar zeki ve çalışkan bir insan olduğunu görebiliriz. Tamda insanların onu görmesini istediği gibi…


Uzunca bir anlatımdan sonra(ama Marilyn’i kısa bir şekilde anlatmak ona haksızlık olurdu) nihayet Marilyn’in stiline geçebilirim. Audrey Hepburn ne kadar sade ve küçükhanım efendi görünümündeyse, Mariyln bir o kadar kadınsı ve cesur bir görünüm sergiliyordu. Zaten ikisini de ayrı ayrı bu kadar efsaneleştiren kendilerine özgü farklı halleriydi bence. Audrey’in döneminde sadelik ne kadar az bulunuyorsa Marilyn’in döneminde de bu kadar feminenlik insanların alışık olmadığı bir şeydi ve onlar koca bir döneme ilham verdiler.


 Her zaman oldukça şık ve özenli görünen Marilyn’i iki defa düşük yaptığında hastaneden çıkarken dahi özensiz görmek mümkün değilmiş. (İlgilenenleri için Marilyn’e ilgili çekilen birçok biyografik belgesel ve birçok kitapta bu görüntüler ve fazlası mevcut.)  Hiçbir zaman çok zayıf olmayan Monroe, her zaman kadınsı kıvrımlı hatlarıyla boy gösterdi ancak kendisi görünümünü korumak için sporuna özen gösteriyormuş. Kaynaklara göre cildinin her zaman ışıl ışıl görünmesinin sebebi ise hormonlu bir güzellik kremi kullanmasıymış. Bu kremi kullanma sebebi ise ince beyaz tüyler çıkarması ve bu tüylerin kamera ışıklarında parlamasıymış. Günümüz kozmetik teknolojisinde tabi ki böyle bir risk yerine cilde ışıltı veren nemlendiriciler, bazlar kullanmamız bizim için daha iyi olacaktır. Bu kremin yanı sıra yüzünü ve vücudunu sabah akşam nemlendiriyor ve bu işlemin farkını kendisinde görebiliyormuş.


Marilyn Monroe dendiğinde herkesin aklınla ikonikleşmiş makyaj ise kusursuz bir ten, muntazam çekilmiş bir eyeliner, göz kapağında belli belirsiz ışıltılı bir far ve tabi ki kırmızı ruj! Kim onu kırmızı ruju ve güneş gibi parlayan sarı hacimli saçları olmadan düşünebilir ki? Makyözünün söylediğine göre Marilyn’de takma kirpikleri haricinde tüm cildi çok doğal ve kusursuzmuş. Makyözü bu kusursuzluğa makyaj yapmayı çok seviyormuş. Favori parfümünü söylememe gerek var mı bilmiyorum ama yine de söyleyeyim, CHANEL NO 5.:)


Bir efsanenin stil inceleme yazısı da böylece son buluyor. Eminim ki hakkında daha söylenecek sayfalarca cümle vardır. Peki siz Marilyn Monroe ve stili hakkında neler düşünüyorsunuz? Siz Audrey’cilerden misiniz yoksa Marilyn’ciler den mi? Yoksa sizde benim gibi her ikisini de farklılıklarıyla çok beğenenlerden misiniz?:) Bana yazmayı unutmayın. Haftaya güzel başlamanız dileğiyle.. :)

BONUS:


Beni instagram hesabımdan da takip etmeyi unutmayın.

Instagram: arkadastavsiyeleri

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder