İLHAM ALALIM / Marilyn MONROE
Merhabalar. Birkaç ay önce yayınladığım ilk İlham Alalım
yazımda sizlere ikonik yıldız Audrey Hepburn’den bahsetmiştim. Bugün ise
haftaya en az Audrey kadar ikonik Marilyn Monroe ile başlayacağız. Tanımamak
imkansız olsa da öncelikle her zamanki gibi biraz Marilyn Monroe’dan
bahsedeyim.
Asıl adıyla Norma Jeane Mortenson, 1 Haziran 1926 Los
Angeles/ California doğumlu. Babası kendisini henüz doğmadan önce terk eden
Monroe, annesinin de yaşadığı ağır sinirsel krizlerden sonra kendisini
yetimhanede bulmuş. Cinsel tacize varan birçok zorluk ve iğrençlikle mücadele
etmek zorunda kalan Monroe, 16 yaşındayken bir daha yetimhaneye dönmemek
umuduyla bir fabrika işçisi olan Jim Dougherty ile evlenmiş ve ancak
evlilikleri sadece 4 sene sürmüş. Bir fabrika işçisiyken şans eseri fotoğrafları
çekilen Monroe modelliğe ilk adımlarını bu sayede atmış. Sonrasında ünlü bir
film yapımcısıyla tanışma fırsatı bulan Monroe kendisine “ünlü ve iyi bir
aktris” olmak istiyorum demiş ve böylece ufak rollerle sektöre adım atmış. Bilenen
yeni ismine de o gün karar verilmiş. Marilyn ismi yapımcının isteğiyken, Monroe
aslında büyük annesinin ismiymiş. Her zaman çok çalışan ve kendisini dans,
sanat, edebiyat gibi birçok alanda da geliştirmeye çalışan Monroe’ ya yapımcısı
birçok yaşıtınla çalışıyorum ancak onlar eğlenirken sen çok fazla çalışıyorsun
dediğinde “fırsat kapıma geldiğinde hazır olmak istiyorum” demiş ve fırsat
geldiğinde o azmiyle çoktan hazırmış. Ancak izlediğim biyografik belgesellerine
göre kendisi hiçbir zaman yeterince iyi olduğunu düşünmüyormuş. Herkesin
oyunculuğuyla ilgili övgüler yağdırdığı dönemlerde bile o kendisini hep eksik
görmüş ve bu sebeplerle de kısa ömrünü bunalımlarla geçirmiş.
Kısa ömrüne 3
evlilik sığdıran Monroe’nun özellikle son iki evliliğinde eşlerinin kompleksleri
yüzünden kendisini yeteneksiz, sadece güzel, zeki olmayan biri gibi görmesi
sebepleriyle sorunlar yaşamış ve büyük aşkla evlendiği kişilerden, büyük
öz güvensizlik ve bunalımlarla ayrılmış. Eşlerine baktığımızda dünyanın en güzel
kadını olarak gösterilen Monroe’nun yanında niye komplekse girdiklerini anlamak
hiçte zor değil. Ben Mariyln’i en çok Marlon Brando ile yakıştıranlardanım. Düşünsenize
böyle muhteşem bir çift olsalardı acaba o intihar gerçekleşir miydi? Birçok insan
ise Marilyn’in gerek psikolojik gerek fiziksel sonunu getirenin John Kennedy
ile yaşadığı ilişkisi olduğunu düşünmekte. 5 Ağustos 1962 yılında evinde aşırı
dozda uyku ilacıyla intihar ettiği söylenen Marilyn’in çoğu kaynak bir cinayete
kurban gittiği düşüncesindeymiş. Birçok günlüğü
ve şahsi eşyası da yok edildiği için bu ihtimal günümüzde hala doğruluk payını
sürdürmeye devam ediyor. Bulunan şahsi eşyalarına bakıldığında Marilyn’in ona
atfedilen aptal sarışın imajının aksine ne kadar zeki ve çalışkan bir insan
olduğunu görebiliriz. Tamda insanların onu görmesini istediği gibi…
Uzunca bir anlatımdan sonra(ama Marilyn’i kısa bir şekilde
anlatmak ona haksızlık olurdu❤) nihayet Marilyn’in stiline
geçebilirim. Audrey Hepburn ne kadar sade ve küçükhanım efendi görünümündeyse, Mariyln
bir o kadar kadınsı ve cesur bir görünüm sergiliyordu. Zaten ikisini de ayrı
ayrı bu kadar efsaneleştiren kendilerine özgü farklı halleriydi bence. Audrey’in
döneminde sadelik ne kadar az bulunuyorsa Marilyn’in döneminde de bu kadar
feminenlik insanların alışık olmadığı bir şeydi ve onlar koca bir döneme ilham
verdiler.
Her zaman oldukça şık
ve özenli görünen Marilyn’i iki defa düşük yaptığında hastaneden çıkarken dahi
özensiz görmek mümkün değilmiş. (İlgilenenleri için Marilyn’e ilgili çekilen
birçok biyografik belgesel ve birçok kitapta bu görüntüler ve fazlası mevcut.) Hiçbir zaman çok zayıf olmayan Monroe, her
zaman kadınsı kıvrımlı hatlarıyla boy gösterdi ancak kendisi görünümünü korumak
için sporuna özen gösteriyormuş. Kaynaklara göre cildinin her zaman ışıl ışıl
görünmesinin sebebi ise hormonlu bir güzellik kremi kullanmasıymış. Bu kremi
kullanma sebebi ise ince beyaz tüyler çıkarması ve bu tüylerin kamera
ışıklarında parlamasıymış. Günümüz kozmetik teknolojisinde tabi ki böyle bir
risk yerine cilde ışıltı veren nemlendiriciler, bazlar kullanmamız bizim için
daha iyi olacaktır. Bu kremin yanı sıra yüzünü ve vücudunu sabah akşam nemlendiriyor
ve bu işlemin farkını kendisinde görebiliyormuş.
Marilyn Monroe dendiğinde herkesin aklınla ikonikleşmiş
makyaj ise kusursuz bir ten, muntazam çekilmiş bir eyeliner, göz kapağında
belli belirsiz ışıltılı bir far ve tabi ki kırmızı ruj! Kim onu kırmızı ruju ve
güneş gibi parlayan sarı hacimli saçları olmadan düşünebilir ki? Makyözünün
söylediğine göre Marilyn’de takma kirpikleri haricinde tüm cildi çok doğal ve
kusursuzmuş. Makyözü bu kusursuzluğa makyaj yapmayı çok seviyormuş. Favori parfümünü
söylememe gerek var mı bilmiyorum ama yine de söyleyeyim, CHANEL NO 5.:)
Bir efsanenin stil inceleme yazısı da böylece son buluyor. Eminim
ki hakkında daha söylenecek sayfalarca cümle vardır. Peki siz Marilyn Monroe ve
stili hakkında neler düşünüyorsunuz? Siz Audrey’cilerden misiniz yoksa Marilyn’ciler
den mi? Yoksa sizde benim gibi her ikisini de farklılıklarıyla çok
beğenenlerden misiniz?:) Bana yazmayı unutmayın. Haftaya güzel başlamanız
dileğiyle.. :)
BONUS:
Beni instagram hesabımdan da takip etmeyi unutmayın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder